26 Eylül 2011 Pazartesi

Kafa Dayanağı

Üniversite yıllarında kendimi sinemaya verdiğim zamanlar… Bir arkadaşımla Tepe Nautilus'ün geniş bir salonunda, en arkanın bir ön sırasında, tam ortadaki iki koltuğa konuşlanmış, Inside Man'in başlamasını bekliyorduk. (Bilet alırkenki yer seçme manyaklığıma burada değinmeyeceğim.) Sinemanın koltukları, üzerine oturur oturmaz dikkatimizi çekmişti. Böyle yaslanma-doğrulma durumunuza göre kendi formunu alan tipte, çok rahat koltuklardı. O dönem ilk kez böylesine denk geldiğimiz için epey beğenmiştik. Salon yeni yeni dolmaya başlıyordu ve perdede reklamlar akarken biz olabildiğince arkamıza yaslanmış, fragmanlar öncesi rahatımıza bakıyorduk.

Her şey olağan giderken arkadaşımın, doğrulduğu bir anda koltukta kafa koyulan yerin boya göre ayarlanabilir olduğunu (araba koltuklarındaki gibi) farkedip bana söylemesi, fitili ateşleyen kıvılcım oldu. Aslında böyle de çok rahattım ama yine de dediğini denemekte fayda vardı. Sinemanın loş ortamını fırsat bilerek arkadaştan önce davrandım ve bir miktar yükselmesi için avuç içiyle koltuğumun kafa dayanağının (bu da nasıl bir tabirse artık) alt kısmına doğru vurmaya başladım. İlk iki denememde sonuç alamamam, üçüncü denememde kuvveti artırmama ve kafa dayanağının komple yerinden çıkıp havaya uçmasına sebep oldu. Meğer o kısım, arkadan cırtcırt ile koltuğa tutturulmuş mnskym, çekerek çıkaracaksın, sonra istediğin yüksekliğe göre tekrar takacaksın...

Ama asıl olay bundan sonrasıydı. Öncelikle havada uçan kafa dayanağının, hemen arkamda oturan kızın göğsüne çarpıp oradan kayarak iki elinin arasına gelmesini izledim. Olaydan sonra kız, yanındaki sevgilisine dönüp öyle bir bakış attı ki, adeta "Mahmut, elimden alıp geçirmeyecek misin bunu kafasına!" dedi gözleriyle... Sevgilisi olayın şokundan olsa gerek kayıtsız kaldı o an. Ben ise o loş ortamda götüm perdeye, yüzüm kıza dönükken kafa dayanağımı nasıl geri alacağımı düşünüyordum. Bir yandan özür de dilemek lazımdı tabii... Yalnız durum o kadar ekstremdi ki, "Afedersiniz, kafa dayanağım size geldi sanırım, geri alabilir miyim?" tarzı kurulacak saçma sapan bir cümle, sevgilisi olacak Mahmut'un (ya da adı her neyse) bana girişmesiyle son bulabilirdi. Kuru bir "pardon" diyerek kızın şaşkın bakışları arasında ellerinden nazikçe çekip aldım kafa dayanağımı. Yerine monte edene kadar geçen o kısa sürede kızın ve Mahmut'un homurdanmaları, arkadaş bellediğim hain insanın gülme efektleri ile remix yapıyordu. Götüm hala perdeye dönük, kafa dayanağını eski yerine koyduktan sonra (Yükseltmedim de amına koyim.) yumruğumun yanıyla oturttuğumda çıkan iki adet "tak" sesi, bu remix'i sonlandırdı.

Ardından hızla önüme dönüp oturdum ve filmin başlamasını beklerken "Ulan acaba bizim kafa dayanağı havada uçarken gölgesi projektörden ekrana yansıdı mı, millet o esnada 'o uçan şey de nedir?' diye arkasına dönüp benim göte baktı mı, bu olaya herkes mi tanık oldu?" diye düşündüm. Neyse ki filmin başlamasıyla birlikte çalan Chaiyya Chaiyya şarkısının o gaz müziği beni bu psikopatça düşüncelerden uzaklaştırıp filmi izlemeye yöneltti.

Şimdi düşünüyorum da Mahmut hakkaten öküzmüşsün lan! Ağzını açıp tek kelime etmedin bana amına koyim... Ya kafasına gelseydi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder